Öncelikle özür dilemeliyim ki yarışın heyecanı nedeniyle son günlerde bloga yazı giremedim, bunu bugün telafi etmeye çalışalım.

    Antreman turlarında SAGUAR NL kaza yaptıktan sonradan devam edersek; o panik anından beni uyandıran ses telsizden geldi ve şöyle diyordu: ‘ teknik ekip ve aracın ön aksam çizimleri padokta hazır olsun SAGUAR NL padoğa dönüyor’ Bu anons duyulduktan sonra tabir-i caizse ekip olarak uyandık ve hemen gerekli hazırlıklarımızı yapıp SAGUAR NL’i beklemeye başladık.

    

   NL padoğa geldiğinde aracın ön aksamı neredeyse tamamen hasar görmüştü buna ek olarak ise kabukla şase arasında ve kabuğun arka kısmında da hasar vardı. NL’e teşhis koyduktan sonra aracın çizimlerini önümüze koyup neler yapabileceğimize, nasıl yapabileceğimize ve en önemlisi nasıl yetiştireceğimize zor da olsa karar verdik. Yarışa 2 gün vardı, ekip olarak çok iyi organize olmamız ve çok fazla çalışmamız gerekiyordu. Neyse ki bizde öyle yaptık ve uykusuz 2 geceden sonra aracımızı sıralama turlarına son anda yetiştirdik.

    Sıralama turlarına öncelikle Avustralya’da SUN 06 plakasını taşıyan ve TUBİTAK’ın da  6 kapı numarasını verdiği SAGUAR NL çıktı. Ancak şansızlık mı, aksilik mi, nazar mı, nedir tam olarak adlandıramadığım bir şey bize bu yarışı kazandırmamaya çalışıyordu… NL sıralama turlarına seyircilerin ve diğer ekiplerin alkışlarıyla çıktı ancak yarım tur attıktan sonra aracımız bir anda durdu. Bundan önceki 2 gün yaşadıklarımızdan sonra bir de bu anı yaşamak gerçekten çok zordu. Ama ne olursa olsun biz iyi bir ekiptik bunu hallederiz diye düşünürken yine telsizden ‘pilotumuz Kerem’in eli kesildi’ anonsunu duyunca kaynar sular başımdan aşağı döküldü. İşte herşeyden zor olan durum buydu… Tribünden ambulansa nasıl indim hatırlamıyorum ama içimden o an ‘en soğuk kanlı olman gereken an bu an’ dedim ve Kerem’i Burak ve Nisa ile beraber yaklaşık 10 km uzaklıktaki hastaneye götürdük. Ambulansda bize söylenene göre durum ciddi olabilirdi ama hastaneye vardığımızda doktorun bize söyledikleri içimize su serpti…

  Biz hastaneden dönerken X8 piste çıkmış ve o da sürücü arızası nedeniyle full performans sergileyememişti ve yarışa 8. başlayacaktı. Bununla birlikte hastaneden dönerken aklımdan yarışa sonuncu sırada başlayacağımız değil de  umarım bu aksiliklerin sonuncusuydu düşüncesi geçiyordu. Ama yarışın sonunda anladım ki bu aksilikler bizi ne kadar zorluyorsa, ne kadar yıpratıyorsa; o kadar çok şey öğretiyor, o kadar güçlendiriyor.

  Artık yarışa bir gece kalmıştı, NL’deki problem araçla yaklaşık 2000 km yol yapılmasına rağmen hiç bir zaman ortaya çıkmayan ama bu yarışta başımıza gelen sadece bir soket çıkmasıydı. X8 için ise çeşitli çözümler üretiliyordu ve neyseki oda yarışabilecekti. Yarışı izlemek için gelen Danışmanlarımız ile birlikte yarış için bir uzun uzun konuşup bir strateji belirledik. Yine herşey yolunda gibiydi ama içimiz rahat değildi korkuyorduk, yaşananlar bizi çok yıpratmıştı ve herkes bir köşe de sessiz bir şekilde oturup yarışı bekliyordu. Anlaşılan bu gece uykusuz geçecekti…

    

  Yarış sabahı herşeyi tekrar tekrar kontrol ettikten sonra SAGUAR NL ve X8 dualarımız ile piste çıktı. Kesinlikle bulunduğumuz durumu ne biz ne de ukalalık gibi anlaşılmasın lütfen pistin en iyi güneş arabası SAGUAR NL  hak etmiyordu. Ama bu bir yarıştı herşey olabilirdi, artık biz elimizden geleni yapmıştık ve söz Kerem, Muhammed, NL ve X8 deydi… 

  Yarış başladığında ben tribünde, halil padokta ve Ersin abide olabilecek kötü durumlara karşı telsizleydik. Erdem ise  benim yanımda Kerem ile direkt iletişim halindeydi. Diğer arkadaşlarımız tribünlerde zaman tutacak ve bize bundan sonra en çok yardımcı olacak şey olan dua edeceklerdi. Başkanımız Burak ise bu olanlardan sonra yarışı izlemeyeceğine karar vererek padokta oturuyordu.

  Yarış başladıktan 5 tur sonra yeni arkadaşlarımızın göz nuru X8 kenara çekmişti. Ancak buna üzülmeye bile vaktimiz yoktu. Açıkcası biz yine bir sorun çıkacak diye beklerken Avustralya Fatihi SAGUAR NL fırtına gibi gidiyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 8 tur bittiğinde önünde olan 29 arabayı sollayıp 2.liğe kadar yükselmişti. Sanırım Formula G böyle bir şey daha önce yaşamamıştı.  Artık önümüzde tek bir araba vardı ama yarışa geriden başlamamız ve yarışın yavaş arabalarının bizi çok yavaşlatması nedeniyle çok yakın arkadaşlarımızın arabası SOCRAT bizden yaklaşık 1.5 dk öndeydi. SOCRAT’ı da düşündüğünüzde bu farkın 25 turluk kısa bir yarışta kapanması çok zordu. Ama o pistte olan kimse SAGUAR NL’i henüz tanımıyordu. SAGUAR NL fırtına gibi gidiyordu, TUBİTAK yetkilileri dahil TRT 3’teki canlı yayın spikerleri buna anlam veremiyordu. Bende bir elimde telsiz diğer elimde kronometre işte bizim arabamız bu diyordum. Yarışın son turuna girildiğinde izleyenler ve TUBİTAK görevlileri Kerem’in makaslarına Schumacher yorumu getiren, bende kronometreye baktığımda aradaki farkın 17 sn’ye kadar düştüğünü görüyordum. Yani neredeyse bir tur önden başlayan SOCRAT’ı yakalamıştık ve Erdem son tura girerken ‘Kerem son bir şansımız olabilir, bas koçum’ dedi. O an pistin düzlüğüne giren Kerem’in önünde dizilmiş 5 tane araç vardı ama (anlatılmaz, yaşanır) ikisinin sağından üçünün ortasından geçen Kerem yarış rekoru kırdığı turda 5 arabanın rek az daha kalp krizi geçirmemize sebep oluyordu… Yarışın son düzlüğüne girildiğinde ellerimin titrediği hissediyordum, arada çok az bir fark kalmıştı ama yetişemedik… SAGUAR NL TUBİTAK FORMULA G 2010’u 2. sırada tamamladı. Bundan daha önemlisi ise bizim öğrendiklerimiz ve SAGUAR NL’in gücünü göstermeseydi…

    

    Biz yarış günü arabamızın sadece yarışmasını istiyorduk, sadece piste olmasını bunu da yaptık. Bu yarış bize çok şey kazandırdı, çok şey öğrendik ama en önemlisi ise ‘biz bir ekibiz ve bu böyle olduğu sürece hiç bir şey bizim için imkansız olmayacak’

Antrenman turları sırasında yaşadığımız kazayı izlemek için : http://www.facebook.com/video/video.php?v=380369757254 linkine tıklayabilirsiniz.

Nazım Açıcı 

SAİTEM Basın-Tanıtım Grubu Yöneticisi

Tags:

One response

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir